Oldukça tatsız geçen bir haftadan sonra herkese merhaba.
Geçen hafta kendimi hayata kapatma iznimi kullandım. İşe
gittim geldim, evle ve çocuklarla ilgilendim, dikiş diktim ama duygularımı pek
karıştırmadım. Yorum yapmadım, televizyondaki çok bilmişleri dinlemedim. Sadece
nefes aldım, yapmam gerekenleri yaptım.
Aslında bu hafta bile öyle kalabilirim. Ama hayat devam ediyor. Hepimiz
silkiniyoruz ve yaşama yine dört elle sarılıyoruz. Elimizdekilere daha fazla
şükrediyoruz ve ne yazık ki insanlık gereği tüm bunlar bizim başımıza gelmedi
diye seviniyoruz.
Bu ruh halime en iyi gelen aktivite boyama oldu.
Zımparaladım, boyadım, olmadı yine boyadım, yine zımparaladım, yine boyadım.
Elimde fırça dünyayı unuttum.
Bu seferki boyama işi mutfak masamdı. Aslında daha önce
boyadığım üzeri verzalit masam.
Herkeste olan bende olmasın diye gidip kırmızı beyaz
kırçıllı almıştım. Ne mutfağa uydu, ne umduğum farklılığı yarattı. Ben de
boyama işlerine el atana kadar öylecene kullandım. Aslında ilk boyamalarımdan
biridir kendisi. Yayınlamadığımı şimdi farkettim. O zamanlar bloğum olmadığımdan
10marifette yayınlamıştım.
Taze boyanmış hali de böyle olmuştu.
Öyle beğenmiştim ki günlerce sabah yüzümü yıkamadan gidip şöyle bir bakardım. Kaç kişiyi mutfağa getirip gösterdiğimi hatırlamıyorum bile...
Sonra zaman geçti, 4-5 yıl tepe tepe kullanıp, üzerinde kesmediğim bir şey kalmadığında renklerin ve üzerindeki sır verniğin bozulmaya başladığını fark ettim bu yaz. Kendisi küçük mutfağımın demirbaşı olduğundan en az bir hafta masasız kalma düşüncesine kendimi hazırladım yaz boyu. Sonra bir öğlen baktım ki eşim sıcak sahanı eli yanınca masaya bırakıvermiş ve masa yanmış, masa boyama işi artık zevk değil, zaruret halini aldı. Ben de yazın sonlarına doğru bu işi bitirmeye karar verdim.
 |
Güzel masamın yanmış hali |
Önce masayı bahçeye çıkardım. Aldım elime zımparayı, başladım zımparalamaya. Baktım çok yorucu çocukların eline de verdim birer parça, tüm masayı verniği sökülene kadar zımparaladık. Bu arada zımparanın fazla kaçtığı yerlerde en orijinal hali çıkmaya da başladı. Bazı yerlerde de dekupaj yaptığım kağıtlar soyulmaya başladı. Kağıtları soyunca yine yer yer ilk halleri ortaya çıktı. Velhasıl zımpara bayağı uzun sürdü.

Sıra tozunu aldıktan sonra sıra boyamaya geçti. Aslında masada ortaya çıkan oyukları kapatmak için iyi bir macun istiyordu ama ahşap dolgu macunum taş gibi olmuş diye o kısmını es geçtim. Renk olarak gönlüm turkuazda olsa da diktiğim mutfak takımlarına ve diğer gereçlere uysun diye Polisan’ın kırmızı renkli , üzerinde renklendirici yazan boyalarından aldım. Ben deyim 5, siz deyin 7 kat boyadım. Boya katları arttıkça masada dolgu isteyen yerler daha da belirginleşti. İyice gözümü tırmalamaya başladı. Derken aklıma bir hevesle aldığım ama kapağını bile açmadığım 3 yıllık rölyef pasta geldi. Çukurları onunla doldurmaya başladım. Pasta beyaz, düzleştirmek için yeniden zımpara da üzerine gelince hadi bakalım yeniden boyamaya.
. Bir 10 kat falan daha boyadım herhalde.
Aslında niyetim yine dekupaj yapmaktı. Ama renk koyu olunca resimler hep kapattı masayı. İstediğim canlı görüntüyü yakalayamadım. Bir hafta gide gele baktım ve hafta sonuna stencil yapmaya karar verdim. Daha önce bir defa yapıp da etrafa yayılınca tövbeler ettiğim stencil şablonumu yeniden aldım ve beyaz boyayla başladım işe. Stencil fırçasını yine kullanamadım. Ben de bir parça süngerle işimi gördüm.
Ve Pazar günü akşama doğru nihayet verniklemeye geçtim.
Dayanıklı olması için yine sır vernik kullandım. Uygularken ellerimi hiçbir şekilde
sürmemeye dikkat ettim. Vernik masaya döküldüğünde yarısını ancak kapladı.
Panik halinde fön makinasıyla incelte incelte tüm masaya ve yanlara yaydım. Tam
bitti derken fırçanın dökülen kıllarını almak için yeniden bozdum, yeniden
yaptım. Aynı yat verniği gibi kar beyazı
desenlerimi sararttı ama ayna gibi de parlak oldu. Kuruması zor
olduğundan bir hafta daha kullanamadım. Ve işte sonuç…
Yeni masamı nasıl buldunuz?
Bu da masamın evrimi...
Hepimize umut dolu, mutlu bir hafta dileğiyle...