24 Kasım 2014 Pazartesi

Yünlü Çiçekli Elbise

Herkese Merhaba,
Geçen hafta diktiğim elbisemi fotoğraflayıp yayınlamak bugüne kısmet oldu. Bu aralar biraz tembellik ediyorum. Kafamda bir sürü şey uçuşuyor ama elim kolum kalkmıyor. Havaların erken kararmasına, evdeki ve işteki yoğunluğa kendimi kaptırdım gidiyorum. Koşturup duruyor ama sanki hiç yol alamıyor gibiyim. Umarım bir an önce geçer, çünkü bu halimden hiç memnun değilim.

Bu elbisemin kumaşını geçen yıl Ankara Bursa Kumaş Pazarından almıştım. Kalın penye gibi bir kumaşı var. Ben dikene kadar hava ısındı, dikmesi bu yıla kaldı.
Geçen akşam pantolonluk kumaşlarıma bakarken birden gözüme çarptı, canlı görünümüne kapılıp hemen aldım ve ortaya bu elbise çıkıverdi.


Kalıp olarak kalın penyeden yapılmış başka bir elbisemi kullandım. Beni hiç yormadı. 

20 Kasım 2014 Perşembe

Yaşama Sevinci Bu Olmalı

Çoğumuzun robotlar gibi evden işe işten eve koşturup durduğu, hepimizin her şeyden şikayet ettiği, her şeyi hazır almaya alıştığımız bir dünyada sevgili mutlu anneler babalar mutlu cocuklar bloğunda gördüğüm resim bana vay be dedirtti. Şikayetlerimden utandım. Herkesi kendine getirmesi ve azıcık düşündürmesi dileğiyle...

11 Kasım 2014 Salı

Pantolon Mevsimi

Havalar serinledi ve saatler alındı ya artık benim için kara kış geldi. Mecburi pantolon mevsimi de. Zaten hemen üşüyen bir yapım var, işim gereği de pantolon giymem daha uygun olunca dikiş makineme hakim olmaya başladığım günlerde direk  “ben pantolon dikmeliyim” diye hedefimi belirledim. Öyle ya yılda toplasan 20 kere etek-elbise giymem. Düşük bel diye bir şey çıkardılar, belimi çeke çeke bir hal olmuşum. Pantolonlarımı dikmezsem mendil dikmeye mi aldım bu makineyi? Etrafta herkes hevesimi kırmaya çalıştı, yok yapamazsın, terziler bile pantolonu zor diker diye. Ben ne formüller çözmüş, koca fabrika projeleri yapmışım, çizilmiş kumaşı dikmeyi mi beceremeyeceğim diye her şeye kulaklarımı tıkadım ve böylece pantolonlarımı dikmeye başladım. You tube'un yardımını inkar edemem ama öyle pek bir numarası da yokmuş.
Bu pantolonumu iki yıl önce diktim ve neredeyse artık eskittim. Hiç yayınlamadığımı fark ettim. Sonbaharın tüm güzelliğini sizlerle paylaşmak için de bahane yarattım ve resimledim. Bu sezon yine birkaç tane dikmek istiyorum. Sandıkta kumaş olarak kalacağına üstümde dursun. O zaman özellikle fermuar dikişini anlatacağım. Çünkü çok pratik bir yolunu buldum netten. Bu yıl nedense biraz daha üzerime oturuyor. Yaz boyu dolapta dura dura çekmiş olmalı. Diğer kıyafetlerim de ona özenmiş, hepsi direnişte. Kalçamı göbeğimi göstermek için uğraşıp duruyorlar.


Bu pantolonumu genelde dar t-shirt-hırka ile giymeyi tercih ediyorum. Modeli Nisan 2011 Burda’sından ve benim başucu dergim. Hala ne dikeyim diye ilk ona bakıyorum. Model numarası 131.

10 Kasım 2014 Pazartesi





Saygıyla ve özlemle anıyoruz.

7 Kasım 2014 Cuma

Bir Kitap Tavsiyesi





Okumayı öğrendiğim günden bu yana hep okurum. Her konuda okurum. En yoğun dönemlerimde bile sabah ofiste çayımı içip ayılmaya çalışırken birkaç sayfa da olsa okurum. İlgimi çeken bir çok kitap oldu ama şimdi anlatacağım kitap kadar beni şaşırtanı hiç olmadı. Kitabı kardeşim tavsiye etti ki o da çok okur ve onun tavsiyelerinden hiç hayal kırıklığına uğramadım. Kitabı bana anlatırken “ ben böyle bir şey okumadım” demesi koşa koşa kitabı alıp okumama neden oldu.
İncognito-Beynin Gizli Hayatı bir nöroloji uzmanı tarafından yazılmış bir kitap. “Bir Ben Var Bende Benden İçeri” şeklinde özetlenebilir. Okuması çok kolay değil. Yani güzel diye birkaç günde bitiremiyorsunuz. Bazen aynı sayfayı birkaç kere döne döne okumanız, sindirmeniz gerekiyor ki ilerleyebilesiniz. Kitabına göre günde 150-200 sayfa okuyabilen ben, günde 20 sayfadan fazla okuyamadım. Bu bile beyni fazlasıyla yoruyor.
Kitap bittiğinde “nasıl yani” diye bayağı bir düşünüyorsunuz. Mesela aynı gene sahip olan insanların cinayete diğerlerinden daha meyilli olduklarını söylüyor ve akıl sağlığı yerinde olmayanların işlediği suçlardan muaf olması gibi bunların da istemeden zaten suça meyilli olduklarını söylüyor. Dahası bu insanların uygun tedavilerle normale dönebileceklerini ispatlayarak gelecekte hapishanelerin yerini gen tedavi merkezlerinin alması gerektiğini söylüyor.




İnsan vücudunun gizemlerini çözmeye meraklıysanız ve beyninizi zorlayabilecek bir dönemdeyseniz (yoğun olduğunuz bir dönemde sakın okumayın) bu kitap tam size göre.